Antarktika, dünyanın en güney bölgesidir. Gezegendeki en uzak ve en az ziyaret edilen coğrafi bölgelerinden biridir. Aşırı hava ve ulaşım problemi Antarktika’yı Dünya‘nın ziyaret edilmesi zor yerlerinden biri haline getiriyor.
Fakat, Antarktika hakkındaki inanılmaz gerçekler aklınızı başınızdan alacak ve adayı ziyaret etme planları yapmanıza sebep olacak.

Antarktika bir ada mı yoksa kıta mı?

Bilimsel olarak, Antarktika hem bir ada hem de bir kıtadır. Antarktika’nın, doğu ve batı Antarktika olmak üzere iki bölümü vardır. Transantarktik Dağlar Antarktika’yı iki bölüme ayırır. Antarktika’nın doğu tarafı, batı tarafından daha büyüktür.

Güney Kutbu çevresinde bulunur ve çoğu insanın ziyaret etmek isteyebileceği bir kıtadır. Yılın büyük bir bölümünde kar ve buzla kaplıdır. Burası, benzersiz bir çekicilik ve gizeme sahiptir.

Uzak bir konumu olmasına rağmen, nispeten iyi araştırılmıştır. Buna rağmen Antarktika hakkında henüz bilmediğimiz çok şey var.

Listede, daha önceden bilinen ve anlaşılmış olanlardan yola çıkarak Antarktika hakkında ortaya koyulan on şaşırtıcı gerçek bir araya getiriliyor.

10. Antarktika Bölgesi İlk Kez 1773 Yılında James Cook Tarafından Keşfedildi

Dünyanın güney kutbundaki geniş bir kıta olan yerin keşfedilmesinde, Terra Australis hakkındaki erken Batı teorileri etkili oldu. Antarktika Bölgesi, ilk kez 1773’te James Cook adında bir Avrupalı ​​kaşif tarafından keşfedildi.

Ancak bu, James Cook’un Antarktika’yı keşfettiği anlamına gelmemelidir. Aslında James Cook keşfi; daha çok Antarktika çevresinde bulunan geniş buzdağı dolu suları, adaları vb. yerlerin içinde olduğu Kuzey Kutup Dairesi denilen bölge oldu. Rus seferi ile yola çıkan Bellingshausen ve Lazarev, Antarktika’yı 1820’de resmen keşfeden ilk kaşifler oldular.

9. Antarktika’da Bir Ozon Deliği Var

Yaşadığımız çağın en acil sorunlarından biri, ozon tabakasının CFC gibi kimyasallar tarafından tüketilmesidir.

Bu gazın salınmasının ozon tabakasını tükettiği ve zararlı güneş UV radyasyonunun dünyanın yüzeyine ulaşmasına izin verdiği tespit edilmiştir.

CFC her yerde yasaklanmış olsa da, zaten atmosferdeki CFC nedeniyle sorun halen devam etmektedir.

Ozon tabakasının tahrip edilmesi ve ozon gazı kaybı dünyanın herhangi bir yerinden daha fazla Antarktika’da olduğu en yaygın bilinen şeydir. Antarktika’daki ozon deliği ilk olarak, İngiliz Antarktika Araştırmasına dahil olan bilim adamları tarafından keşfedildi. Yeni bir ozon tabakasının keşfi, bilim camiası için şok oldu. Antarktika’nın üzerinde büyük bir ozon deliğinin nedeni, bölgedeki benzersiz atmosferik koşullardan kaynaklanmaktadır.

8. Çevre Koruma Çabaları Sayesinde Ozon Deliği Halen Kurtarılıyor

Önceki noktayı okuduğunuzda ozon deliğinden korkabilirsiniz. Ama korkmak zorunda değilsiniz. Çünkü, CFC kullanımı yasaklandığından beri süreç sürekli olarak tersine dönmeye başladı. Yakın gelecekte ozon deliği artık orada olmayacak.

Bu durumun, ozon deliğinin tamamen gittiği anlamına gelmediğini de unutmalısınız. Aksine, CFC atmosferde çok uzun süre devam edeceğinden yıkım devam etmektedir. Ama bilinmesi gereken, ozon yıkım oranı artık eskisine göre yoğun gerçekleşmemektedir.

7. Antarktika, İmparator Penguenleri Bulabileceğiniz Dünyadaki Tek Yer

İmparator penguenler, fotoğraflarda sıkça gördüğünüz büyük ve ikonik penguenlerdir.

Bu penguenler için Antarktika, doğal yaşam alanlarıdır. Burada doğarlar, çiftleşirler, yavrularını ve diğer her şeyi yetiştirirler. Antarktika’nın aşırı soğukları, sıcaklığı −40 ° C (−40 ° F) kadar ayarlayabilen imparator penguenlerine hiçbir şey yapmaz. Bu hayvanların; derinlere dalmak, uzun bir mesafeye yürüyüş yapmak ve düşük oksijene uyum sağlamak gibi şaşırtıcı yetenekleri de vardır. İklim değişikliklerinin artması ve gıda bulunabilirliğinin azalması bu kuşları tehlikeye atmıştır.

Antarktika’yı ziyaret ediyorsanız, penguenleri görme olanağını kaçırmamanız gerekir.

6. Antarktika Kimseye Ait Değil

Avustralya’ya benzer büyüklükte bir kıta olmasına rağmen, hiç kimseye ait değildir.

Bu yüzden bazen ‘No Man’s Land’ olarak adlandırılır.

Ancak bu durum, diğer ülkelerin kıtanın bir kısmını talep etmediği anlamına gelmez. İngiltere, Fransa, Arjantin, Avustralya Şili, gibi farklı ülkeler kıtanın bir kısmını talep ediyor. 1959’da Antarktika’da çalışma yürüten 12 ülke, adanın toprak bütünlüğünü yöneten Antarktika Antlaşması olarak bilinen bir antlaşmaya imza attı.

5. Antarktika’da Kalıcı İnsan Yerleşimi Yok

Bu durum, Antarktika’nın kimseye ait olmadığı gerçeğiyle ilgilidir.

Antarktika’nın herhangi bir ülkeye ait olmadığı düşünüldüğünde, aşırı koşullar nedeniyle Antarktika’da uzun zamandır kalıcı bir insan yerleşimi olmamıştır. Ticari herhangi bir yer veya kasaba yok. Araştırma istasyonları Antarktika’daki tek geçici yerleşim yerleridir.

4. Antarktika’daki Kalıcı Yerleşimlerin Çoğu Araştırma İstasyonlarıdır

Antarktika, kalıcı yerleşim yerlerinden yoksundur. Kimse Antarktika’ya sahip olmadığından, kimsenin bölgeye yerleşmesine de izin verilmez. Bu Antarktika’nın tamamen ıssız olduğu anlamına da gelmez. Aksine, Antarktika’nın etrafında ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Almanya da dahil olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından kurulan çok sayıda araştırma istasyonu bulunuyor. 40’tan fazla ülkenin araştırma istasyonları Antarktika’da var. Bu istasyonlar, buz ya da kaya ile yapılır. Kıtaların kökeni, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kirlilik ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi çeşitli araştırmalar burada gerçekleşir.

Dolayısıyla, araştırma istasyonları Antarktika’da mevcut olan tek gerçek ‘kalıcı yerleşim yerleri’ sayılabilir. Antarktika’da yaşayan insanlar çoğunlukla bilim adamları, destek personeli, saha görevlileri ve araştırma personelidir. Elbette orada yaşayan insanlar, sık sık değiştirildikleri için kalıcı sakinler değildir.

3. Antarktika’daki En Yüksek Tepe Vinson Massif Olarak Adlandırılıyor

İnsanlar Antarktika’nın sadece geniş bir düz bölge olduğunu düşündüklerinde yanılıyorlar.

Antarktika’da; çok sayıda vadi, dağ ve masif var. Ancak bunların birçoğu büyük ölçüde buzun altında gömülü durumdalar.

Everest Dağı gibi diğer kıtaların en yüksek noktaları olduğu gibi, Antarktika’nın da kendi yüksek zirvesi bulunuyor. Bu zirve, Vinson Massif olarak adlandırılıyor. Vinson Massif, Antarktika’nın çok uzak bir bölgesinde ve Güney Kutbu’na yakın bir konumda bulunuyor. Vinson Massif’in Vinson Dağı, 4.892 metre (16.050 ft.) yüksekliğindeki en yüksek zirve olarak biliniyor.

2. Antarktika Her Zaman Beyaz Bir Çöl Değil

Günümüzde çoğu insan, Antarktika’yı beyaz bir çöl olarak görüyor.

Yılın büyük bir bölümünde karla kaplı kıta üzerinde çorak bir araziden başka bir şey görülmüyor. 350 milyon yıl önce; Devoniyen döneminin başlangıcında, hiç kar olmadığı ise hayli ilginç. Ancak, Devoniyen döneminin sonunda Antarktika kar altında kalmıştır.

Hatta kıta tarihine bakıldığında durumun böyle olmadığı, burada çok fazla yeşillik varlığı olduğu ifade ediliyor.

Bunu kanıtlayan veri ise, bölgedeki arkeolojik kazılar sırasında çeşitli fosillerin ve diğer kalıntıların keşfedilmesi oldu.

1. Antarktika Bir Zamanlar Avustralya’ya Bağlandı

Bugün, Antarktika kıtası kendi başına çok ayrı ve ayrı bir toprak varlığıdır.

Ama bu uzun zaman önce böyle değildi. Yaklaşık 300 milyon yıl önce, birbirine bağlı mevcut tüm kıtaların bir kombinasyonu olan Pangea adında daha büyük bir süper kıtanın bir parçasıydı. Başka bir deyişle, dünya tarihinde tüm kıtaların bir araya geldiği bir zaman vardı.

Aslında, Afrika, Hindistan ve Avustralya bu dönemde sınırlarını Antarktika ile paylaşıyordu. Yaklaşık 175 milyon yıl önce; süper kıta Pangea, birden fazla kıtaya veya büyük kara kütleleri parçalarına ayrılmaya başladı. Birden fazla kırılma yaşandı. Pangea, süper kıtanın ilk modern haritası veya yeniden inşası olarak ifade edilebilir.

Sonuç

Bir bütün olarak, Antarktika dünyadaki tüm yerlerin en ilginç olanı ve ıssız noktalarından biridir. Medeniyetten çok uzakta yer almak isteyenler için, çok fazla soğuk ve karlı bir gizemdir.