”Ölüm, Firavun’un rahatını bozana, hızlı kanatlarla gelecektir!”

Laneti bizlerden uzak olsun ama… Tahrir Meydânı’ndaki eylemleri fırsat bilip Kahire Müzesi’ni tarumâr edip heykellerini çalanlar, taşıdıkları lanetinin de kurbânı olacaklardır.

Olaylar, Görülmeyen Düşman Varolmamalı ve Bağdat Müzesi’nin başına gelenleri hatırlatsa da Mısır Tarihi Eserler Bakanı Zahi Havas’ın CNN canlı yayınındaki çaresiz feveranı olayın daha derin olduğunu gösteriyor. Mısır ve arkeoloji denilince akla gelen ilk isim olan Zahi Havas, Kral Tutankamon’un altın kaplamalı heykeli, zıpkın atan Kral Tutankamon heykelinin parçalarıyla birlikte, Akhenaton’un kireçtaşı heykeli, Kraliçe Nefertiti heykeli, Amarna prenseslerinden birinin kumtaşı heykeli, Amarna kâtibi heykelciği, 11 Yuya Uşabti heykelciği, Yuya’ya ait mumyanın kalbi üzerinde duran kalp şeklinde Kutsal Mısır Böceği’nin çalındığını söyledi…

Daha da vahimi Havas, artık ülkedeki tarihi eserlerin hiçbirinin güvenlik altında olmadığını beyan etti. ord Carnarvon, mezara girdikten sonra lahtini göremeden öldü; kapısının mührünü kıran Arkeolog Howard Carter ise, 1922’de mezarını tesadüfen bulduğunda arkeoloji tarihine geçmişti ama bu ona talih getirmedi, fakirlik içinde öldüğünde cenazesinde 2 kişi vardı.

Krallar Vadi’sinde hiç de bir Firavun’a yakışmayacak denli küçük ve Ramses’in mezarının molozları altında kalmış mezarına girildiğinden beri herkes onunla uğraştı, mezarına girenlerin çoğu ateşli hastalıklarla kimi şüpheli kazalarda öldü, bazıları da intihârı seçti. Son araştırma aslında lanetini de doğruluyor…

Hakkında tek bir sır kaldı… Belki o da çözülürse dünya tarihi değişecek…

Aslında büyük bir Firavun değildi, Mısır tarihinde pek bir önemi de yoktu ama Ramses’in molozlarının altında kalmasıyla mezarı soyguncuların gözünden yüzyıllar boyunca kaçmıştı. Arkeolojik değeri de mezarı bozulmamış ve hazinesinin tamamı bulunmuş tek Firavun olmasından kaynaklanıyor. 1922’den bu yana çok rahatsız edildi. Yüzü tekrar oluşturuldu, tomografisi çekildi, cesedinden DNA’sı alındı ve şimdi de ölüm nedeni tam olarak tespit edildi.

Burada laneti daha da dehşet verici olarak ortaya çıktı. Kırık bacağındaki komplikasyonlar ve bu komplikasyonların azdırdığı Beyin Sıtması nedeniyle öldüğü, sol ayağını yavaş yavaş kemiren Kohler dahil pek çok hastalığı bulunduğu açıklandı.

Bütün dünya şimdi The Journal of the American Medical Association-JAMA’da açıklananan DNA analizli bilgisayar tomografisi sonuçları ile soyağaçını konuşuyor.

Sıtma malum, ateşli bir hastalıktır ve onun mezarını açanların hepsinin sonuda ateşli hastalıklarla gelmişti.

Araştırma sadece onun mumyası üzerinde değil 15 akrabasının mumyaları üzerinde yapıldı.

İki kardeşin evliliğinden doğmuştu. Babası Akhenaten annesi ise aynı zamanda Akhenaten’in kızkardeşi ”Mumya KV35YL”…

Bastonla yürüyebildiği; babasının yarık dudağını, dedesinin yumru ayağını da kalıtımsal birer miras olarak taşıdığı da kesinleşti.

TEK SIR…

Doğduğunda adı Tutankhaton, yani Aton’un yaşayan resmi idi; kendisi Tutankhamun yani
Heliopolis Yukarı Mısır hükümdarı, Amun`un yaşayan resmi adını seçti; tahta geçtiğinde ise adı
Neb-xprw-Ra oldu.

Şimdi geriye çözülememiş ve belki de asla çözülemeyecek tek sır kaldı hakkında kolyesindeki taş…king tut Pendant stone
Kolyesini süsleyen bu cam taşın nereden geldiği, kimler tarafından şekillendirildiği soru işareti…

Taşın Sahra Çölü’nde bulunan bir cam olduğu ve bir meteor çarpması sonucu oluştuğu fikri de ortaya atılmıştı fakat taşın kesilebileceği bir cam tabakasının oluşmasını sağlayacak denli büyük bir meteor çarpmasına dair Sahra’da bir iz yok.

Patlamada herhangi bir krater deliğinin olmaması göktaşı ihtimalini de devredışı bırakıyor. Üstelik bu kalınlıkta bir cam katmanının oluşması için gereken patlamanın atom bombasının onbinlerce katı olması gerekiyor ki, bu da dünyanın yokoluşu manasına gelir…

Böylesi bir patlama ancak Sahra Çölü’nde bulunan ve kolyesini süsleyecek kalınlıkta bir camın da meydana getirebilir. Halen cevaplanmayı bekleyen soru bu şiddete ulaşacak patlamanın yeryüzündeki kaynağı nedir?

Dahası bu kalınlıkta bir camı nasıl şekillendirebildiler?

Böylesine bir patlama ilk kez 1994’te, Shoemaker-Levy kuyrukluyıldızı Jüpiter’le çarpıştığında meydana geldi. Hubble Teleskobu bu çarpışmada Jüpiter’in atmosferinde oluşan şimdiye dek bilinen en büyük ateş topunu görüntüledi.